AYNILAR AYNI YERE
- Temuçin Tüzecan
- 13 Ara 2021
- 2 dakikada okunur
Fotoğraflarda üç Avusturyalı, bir Türk var. Geleceğim onlara birazdan.
Türkiye'nin kafası karışık, özellikle değerler babında, neyin ne olduğunu anlamada ciddi sorunlar var, nüansları, renklerin tonlarını önemsemeyenlerin, elindeki koca badana fırçasıyla tablo yaptığını sananların hakim olduğu bir ülke burası.

Örnek, bu aktardığım ileti. Aldığı RT ve Kalp sayısı 18 bin, demek ki yürümüş tweet, takipçileri çok beğenmiş.
Bu genç arkadaşın, ırkçılık olarak sunduğu cümleyi, ben de çok duydum ve söyleyenin asla ırkçı olduğunu düşünmedim, düşünmüyorum.
Nedeni basit.
Kültür savaşları her ülkede devam ediyor. Farklı değerlerin çatıştığı bir ortam bu ve moda deyimle 'aynılar aynı yere' akıyor. Sadece ülkelerde değil, uluslararasında da hakikat böyle.
Faşistler en başta, kendi vatandaşlarının uluslararası olanından nefret ediyorlar. Türkiye'de 'dış güçler' palavrasıyla 'vatan hainliği' yaftasının, AKPMHP koalisyonunun temel dayanağı haline gelmeleri, dünyada da 'yabancı düşmanı' duruşların, ana akım siyasetleri beslemesi boşuna değil.
Dünyayı bilenin, okuyanın, anlamaya çalışanın, önce, öteki, sonra, düşman olarak sunulduğu günler yaşıyoruz. Faşistler birbirine karşı ama hepsi de bize karşı, hem de aynı anda.
O yüzden bizler, dünyada bizim gibi özellikleri haiz insanlarla birlikte küçük bir azınlığız. Demokratik ağırlığımız az ama değerler üzerinden ağırlığımız var.
"Seni Türk olarak görmüyorum" ne demek olabilir yâni?
"Seni içine kapalı, Almanca bile bilmeyen, bu ülkenin imkanlarından sonuna kadar yararlanıp, bu ülkeden nefret eden biri ya da Osmanen Germania üyesi bir serkeş olarak görmüyorum" demek değil mi?
"Biz iki farklı kültürün insanları olarak aynı değerleri taşıyoruz, savunuyoruz ve bunu seviyoruz" demek değil mi?
Irkçılık ne alaka?
Fotoğraflardaki sarışın hanım ve eşi Avusturya'da Salzburg yakınlarında, kaplıcası ve kayağa elverişli dağlarıyla meşhur Gastein Vadisi'ndeki Bad Gastein Kasabası eşrafından katolik bir çift, isimlerine gerek yok.
Hanımefendi şair, gençken, kasabasının Salzburg Şehri'nin çöplüğü olmasını engellemek için ciddi eylemler yapmış, başarmış ve kasabanın, zor pistleriyle gerçek kayakçıların bayıldığı bir merkez olmasını sağlamış. Hoş sohbet, güler yüzlü ve eğlenceli bir insan.
Buzlu otoparkta düşmemek için dikkatle dolaşırken, arabamızın plakasına bakıp bana nereden geldiğimizi sordular. "Türkiye, İstanbul" deyince hayli şaşırdılar. "Neden" diye sordum, "İlk defa Türkiye plakası görüyorum. Buradaki Türkler dağa çıkmaz, kaymaz, pek de bizlerle konuşmazlar" dedi hanımefendi.
"Siz konuşun" o zaman dedim, "Gençken denedim başaramadım, artık uğraşmıyorum" dedi.
Pistin kenarındaki küçük açık hava barında, schnapps içtik, biraz sohbet ettik, ben onların bu fotoğrafını çektim, ertesi gün büyütüp hediye ettim, hanımefendi de bir şiir kitabını imzalayıp verdi. Topu topu 20 dakikalık bir sohbetti ve çok keyifliydi.
Bu kasabada, vaktiyle Ordu'dan gitmiş insanlar yaşıyor, keyifleri yerinde, para da kazanıyorlar ama içlerine kapalı hepsi. Birbirleriyle itişiyorlar, Avusturyalılarla da mesafeliler. Bildik hikaye.
Türkler'in Avrupa macerasının ana teması, kimyanın tutmaması ya, işte, o Türklerin önemli bölümüyle, benim de kimyam tutmuyor ama yeni tanıdığım Avusturyalı bir hanımefendiyle oturup sohbet edebiliyorum.
Nedeni basit: değerlerde buluşmak.
Gelelim, diğer iki fotoğrafa.
Biri Türk Nihal Atsız, diğeri Avusturyalı Adolf Hitler.
Onlar da birbirini bulmuş, daha doğrusu Türk, Avusturyalı'yı taklit ediyor, sırf fikirlerini değil, duruşu ve saç traşını da benimsemiş. Aralarında bir sohbet olmamış, faşistlerin değer ortaklığında buluşmuşlar.
'Asena' Meral Akşener geçen haftayı, rengini iyice belli ederek, kendisini ve partisini siyaha bağlayıp, kapattı. Kendi oğlunun bile ittiği kafatasçı bir ırkçıyı anıp, partisini, Atsız üzerinden Adolf Hitler'in Nasyonal Sosyalist Partisi'ne bağladı. Akşener ile Hitler de değerlerde ortaklaştı anlayacağınız. Ben hiç şaşırmadım, bunun er geç olacağını biliyordum.
Ne diyelim, 'aynılar aynı yere'.
Comments